İş

28 February - 7 April 2019

Zeyno Pekünlü, dördüncü kişisel sergisinde “iş”ine odaklanıyor. Sanat işinin üretiminin güncel koşullarıyla çalışma deneyiminin kendisini eş zamanlı ele alarak, işin sınırlarının muğlaklığına, geçirgenliğine işaret ediyor. Yakın zamanlı çalışmalarında gözünü çevirdiği YouTuber’ların kadrajını ödünç alıp bu defa kamerayı kendisine döndürüyor. Kişisel verilerin toplanmasının bir endişe kaynağı haline geldiği, elimizin altındaki teknolojinin aslında düşmanımız olabileceğine dair kaygıların ayyuka çıktığı bir zamanda, bizi bilgisayar başındaki tüm aktivitesini izlemeye davet ediyor. YouTuber’ların parlatılmış “gerçek hayat” anlatılarının karşısına “aslına sadık” bir gerçek hayat anlatısı iddiasıyla çıkıyor.

 

Sanatçının bilgisayar başında çalıştığı her ânı kayıt altına aldıktan sonra, olağan bir iş gününün temsili olarak kurguladığı dokuz saatlik video, günlük meşguliyetin ve üretim sürecinin sıradanlığını ifşa ediyor: ardı ardına dizilen emailler; hem sosyalleşme aracı, hem ücretli işin hızlı görülmesi, hem de kapalı kapının ardında sürüp giden ev işlerinin organizasyonu için kullanılan Whatsapp mesajları; gündemi takip etmek, küçük molalar vermek ya da insanları gizlice izlemek için sosyal medya platformlarında atılan turlar ve “İş”in kendisi birbirine karışıyor. İmaj dünyasında hegemonik olan hızlı geçişlere dayalı anlatım biçiminin aksine, işin üretim ve dolaşım aşamalarının barındırdığı sıçramalı, parçalanmış, karmaşık ve bir o kadar da görünmez süreçlere, anlatıcının/iş-çinin bedensel durağanlığına sabitlenmiş bir ekran ve mırıldanan faaliyetler vasıtasıyla tanıklık ediyoruz. İş deneyiminin dağınıklığı, düzensizliği, bölünmüşlüğü karşısında sanat emeğini yeniden üretim emeğinden, ücretli emekten veya boş zaman faaliyetlerden ayırdığına inanılan sınırlar kayboluyor. İşin zaman-mekânı genleşiyor.

 

Sanatçının üretim sürecindeki duygusal bağlantısızlığı, toplumsal ve politik alandaki gelişmeler karşısındaki kayıtsızlıkla iç içe ilerliyor. Politik şiddet haberleriyle magazin gündemine verilen tepki birbirinden ayırt edilemez hale geliyor. Ekran başında sabitlenerek farklı platformlar üzerinden dış dünya ile kurulan aşırı iletişim dünyaya bağlanamama hali olarak tezahür ediyor. 

 

“İş”in hemen arkasındaki küçük oyuktan ise, eski filmlerin üzerindeki deformasyon izlerinden oluşan kolaj “Yıpranan Yer” bize göz kırpıyor. Gözümüze teknik bir hata olarak görünen bu izler, aslında filmlerin zaman içinde gösterim ve dolaşım sıklığından kaynaklanan yıpranmanın kayıtları. Bu kolaj, sırtını dayadığı “İş”le birlikte düşünüldüğünde, ilk bakışta fazla çalışmaktan kaynaklanan tükenmişliği akla getirse de, filmin kolektif üretim ve seyri sırasında mekanlara, yollara, objelere, makinalara, insanlara temasıyla topladığı izlere sahip çıkıyor. Tekil olarak görünen her işin seyrinin ya da kullanımının yarattığı değeri açığa vuruyor.