Zeyno Pekünlü, 28 Şubat – 31 Mart 2019 tarihleri arasında SANATORIUM’da gerçekleşecek dördüncü kişisel sergisinde “iş”ine odaklanıyor. Sanat işinin üretiminin güncel koşullarıyla çalışma deneyiminin kendisini eş zamanlı ele alarak işin sınırlarının muğlaklığına, geçirgenliğine işaret ediyor. Yakın zamanlı çalışmalarında gözünü çevirdiği YouTuber’ların kadrajını ödünç alıp bu defa kamerayı kendisine döndürüyor. Kişisel verilerin toplanmasının bir endişe kaynağı haline geldiği, elimizin altındaki teknolojinin aslında düşmanımız olabileceğine dair kaygıların ayyuka çıktığı bir zamanda, bizi bilgisayar başındaki tüm aktivitesini izlemeye davet ediyor. YouTuber’ların parlatılmış “gerçek hayat” anlatılarının karşısına “aslına sadık” bir gerçek hayat anlatısı iddiasıyla çıkıyor.
Sanatçının bilgisayar başında çalıştığı her ânı kayıt altına aldıktan sonra, olağan bir iş gününün temsili olarak kurguladığı dokuz saatlik video, günlük meşguliyetin ve üretim sürecinin sıradanlığını ifşa ediyor: ardı ardına dizilen emailler; hem sosyalleşme aracı, hem ücretli işin hızlı görülmesi, hem de kapalı kapının ardında sürüp giden ev işlerinin organizasyonu için kullanılan Whatsapp mesajları; gündemi takip etmek, küçük molalar vermek ya da insanları gizlice izlemek için sosyal medya platformlarında atılan turlar ve “İş”in kendisi birbirine karışıyor.
“İş”in hemen arkasındaki küçük oyuktan ise, eski filmlerin üzerindeki deformasyon izlerinden oluşan kolaj “Yıpranan Yer” bize göz kırpıyor. Gözümüze teknik bir hata olarak görünen bu izler, aslında filmlerin zaman içinde gösterim ve dolaşım sıklığından kaynaklanan yıpranmanın kayıtları. Bu kolaj, sırtını dayadığı “İş”le birlikte düşünüldüğünde, ilk bakışta fazla çalışmaktan kaynaklanan tükenmişliği akla getirse de, filmin kolektif üretim ve seyri sırasında mekanlara, yollara, objelere, makinalara, insanlara temasıyla topladığı izlere sahip çıkıyor. Tekil olarak görünen her işin seyrinin ya da kullanımının yarattığı değeri açığa vuruyor.