Kudretin Silüetleri
Berçem Gözde Ölmez
"Quod est superius est sicut quod inferius, et quod inferius est sicut quod est superius."1
Antik çağlardan beri cadılar, büyücüler, bilge kadınlar ve kahinler saygıdan ziyade korku ve nefretle anılmışlardır. Sahip oldukları güç çoğu zaman içinde bulundukları durumla kıyaslandığında lanetten farksızdı. Cadılığın kötücül bir imaj haline gelmesinin temelinin Ortaçağ Kıta Avrupası’na bağlanmasına rağmen cadının esas kaynağı Antik Çağ’daki cadılık imgesine dayanır. Antik Yunan’da büyü yani magic kelimesinin kökü olan magea sıfatı giderek kötücül anlamlara büründü.2 Halkın büyüye duyduğu merak ve ihtiyaç arttıkça yeni büyücüler ortaya çıkmaya başladı. Cadılar insanlara yardımcı mı oluyordu, yoksa kötülük mü yapıyordu? Eski dönemlerde şimdi kötücül kabul ettiğimiz hiçbir şey tamamen iyi ya da kötü değildi aslında, doğaları gereğince hareket etmekteydiler. Doğa ise değişken tabiatlıydı, tıpkı insan gibi...
Max Weber’in “dünyanın büyüsünün bozulması” olarak tanımladığı modern zamanların öncesinde, bugün fantastik diye andığımız bütün o hayali imgelemler gerçeğin ta kendisiydi. Peki bu gerçeklik neden düşe dönüştü ve neden hala bunları düşleme ihtiyacı duyuyoruz? Zihnimizde dönüp dolaşan hayali imgelemleri neden düşleriz? Nedir bize o kadar onları arzulatan, merak ettiren, görmeye ve görünür kılmaya iten?
Fantastik kavramı tam olarak bu çelişkinin sonucunda karşımıza çıkar. Hayali imgelemin insan zihninde bıraktığı görüngü alanı olan fantazya; fantasticum ve fhantasein ile aynı fiilden gelir ve hayalet anlamına gelen phantoma ile benzeşir. Hayali görüntünün yansıması ise fantazmagori3 ile benzer. Siluetler yansıtırız zihnimizden bize hep sorduğumuz o soruların yanıtlarını bahşeden, bizden daha yüce olan bir gerçeklikten yansıyan. Kadimler bu gizemli güce önem verirdi, görü gücüne ve kehanete...
Kehanet okumalarında karşılaşılan en erken fenomen, kudretin karanlık ve anlaşılması zor isteklerinin olası her işaretle anlamlandırılma çabasıdır.4 Kuşların hareketlerinin gözlemlenmesi5, yıldırımlar ve uğursuz işaretlerle ilgili gözlemlerin yorumları doğal kehanetler olarak geçer. Falcılık, duru görü ve iç görü gibi bir takım ritüellerin uygulandığı kehanetlerde ise görü gücü bahşedilmiş kişiye kudretten verilen mesajlar vardır. Antik dönem ilahlarının şeytanlaştırılması; fal ve görü gücünün kötücül bir hale gelmesi zamanla toplumdan farklı olan kadınları hedeflemeye başladı. Kalıplaşmış cadı imajları yaratıldı bu uğurda, kesin hükümler verildi ve cadının cinsiyeti kadın denildi. Büyü ve sihirle gerçekten ilişkili olmasalar bile, hayvanlar ve insanları iyileştirmeleri, kayıp ya da çalınan eşyaları bulmaları, muska ve iksir yapmaları, gelecekten haber vermeleri istenenler hep kadınlardı. Zamanla büyücü, şifacı, kâhin arasındaki çizgiler şeffaflaştı ve hepsi tek imgeye indirgendi, cadıya... Cadı imgesini kurgulayan patriarkal düşünce kadını yine bir erkeğin, şeytanın hizmetkarı olarak düşlemekten öteye gitmemiştir. Buradaki en büyük trajedi cadı atfedilmek midir yoksa isyankâr bir imgelemde dahi birey olamamak mı?
Günah keçisi ilan edildikten sonra sadece erkeğin gözünden izleyiciye sunulan cadı aslında neydi, nasıl biriydi? Şeytanın hizmetine adanmış lanetli bir varlık mıydı yoksa çağının ötesinde bir isyankâr mı? Bir cadının gözlerinden kendini anlatmasını istesek ne görürdük? Bize neler anlatırdı?
Kudretin Silüetleri; bir cadının kehanet görüntüleri ışığında yansıyan sürecini imliyor ve bizi büyülü dünyaya ve fantastiğin gerçeğin kendisi olduğu alemlere sürüklüyor. Antik kehanetler kuşların hareketleriyle başlar, ilahi mesajlar olarak alınır ve yorumlanır. Sergi de bizi bir altar eşliğinde Ace Tarot kehanet kartlarıyla karşılıyor, oracle6 vasıtası ile yücelikten gelenleri yorumluyor ve bize iletiyor. Minor Arcana7 serisinin Kupa, Kılıç, Değnek ve Tılsım aslarını tasarladığı ilk çalışma hem simyanın hem de okültizmin kökenine ulaştırıyor bizi. Elementleri sembolize ettiği de düşünülen Ace Tarot kartları kendi takımlarının kalbidir. En parlak, en yüksek enerjiyi temsil ederek onu yansıtırlar. Aynı zamanda insanın bilincini aktarırlar; Kupa Ası hisleri, Kılıç Ası düşünceleri, Değnek Ası tutkuları, Tılsım Ası ise ihtiyaçları imler ve gösterir.
Gizem Akkoyunoğlu; tarot kartlarıyla bizi cadının bilincine ulaştırıyor, onun kehanetlerine tanık olmamız, oracle portallarından onun yolculuğuna ve görülerine eşlik etmemiz için... Bizi ilk görü olan kristal ile baş başa bırakıyor, işlenmemiş ve saf bir taş olarak gösteriyor kendini. Antikler, Ana Tanrıçanın olarak kabul ettikleri toprağın karnında olgunlaşan ve işlenmemiş taşın kutsallığına inanırlardı. Çağlardır tılsım olan taşın bütün hafızasıyla karşı karşıya getiriyor bizi. Ritüellerde büyüsel enerjiyi arttırmak için kullanılan taş, bize geçmişten ve gelecekten yarı bulanık görüler sunuyor.
Doğumun ve ölümün anlamını sorgulamaya başlayan en eski atalarımızdan beri doğanın ebedi döngüsü ezoterizmin en eski kuralı olmuştu. Witch - Kings of The Carrion Sky bu döngünün temel görüsü olarak yüzümüze çarpar. Akbabaların bir arada olduğu bu görüntü Roma’daki kehanet imgelerinden birini sembolize ederken, şimdilerde grotesk kabul edilen bu kuşların anlamını sorgulatır. Korkutucu görüntüsünün ötesinde ebedi döngünün ve yenilenmenin sembolüdür akbaba, aynı zamanda tanrıçaların koruyucu sembolü olarak da görülmüştür.
Kehanetler bir lütuf oldukları kadar cezadır; gelecek değişebilir, belirsizleşebilir ve en küçük etmen ile yeniden şekillenebilir. Simyada yaşam ve ölüm döngüsü bize aşağıdakinin ve yukarıdakinin eşitliği ile verilir. Yine de ölümü görmek kâhin için en zor olandır, ölümün gerekliliğini bilse dahi... Su altındaki kaya o alametlerdendir. Cadı avı çılgınlığının en tepe noktasında, avcılar cadıların tespiti için çeşitli metotlar geliştirdiler; su testi de bunlardan biriydi. Su testi tersine bir vaftiz olarak tanımlanırsa saf olanın, yani suyun, cadıyı reddedeceğine dair inanış bu testin temelini oluşturuyordu. Dibe batmak masumiyetti, dibe batan cadı ölüme terk edilir ve ruhunun arındırılmış halde öte dünyaya geçeceğine inanılırdı. Bunun gibi sayısız işkenceye uğrayan kadınların cadılığının ispatı için yöntemler geliştirilmiş, kitaplar yazılmıştı. “Elementlerinin doğası” sebebiyle ağlayamayacakları atfedilen cadılar için, gözyaşları timsahlar gibi denilerek işkenceler haklı gösterilmişti.
Cadı avcılarının cadı kadınlara kullandığı bu timsah metaforunu Akkoyunoğlu, insanlarla timsahların benzerliğini hatırlatan metaforlarla derinleştiriyor. Timsahların yalnızca kendilerine teslim edilen kurbanları suda boğarak avladıkları ve güneş, ay ve yıldızlara bu cinayeti suyun işlediğini söyledikleri primitif inançlar8 bu resmin katmanlarından birini temsil ediyor. Kendisini cinayetin sorumlusu olmadığına avını inandıran timsah gibi cadı avcıları da sorumlu olarak kendilerini görmez. Zira onların gözünde cadı, kötülüğün kendisidir. Doğa ile insanın bir olduğu ilkel zamanlarda insan ile hayvan arasında keskin ayrımlar yoktu. Timsahların büyü ve görü gücüne sahip sezgisel canlılar oldukları inancının yaygın olduğu eskil zamanlarda, timsah hem av hem avcıydı... Mirror Lake çalışması farklı anlatıları bir araya getiren ve kadim bir anlatıyla birleştiren son kehanet, görülerin son halkası olarak karşımıza çıkıyor.
Kara görüler eşliğinde cadının izlerini bize adım adım takip ettiren Gizem Akkoyunoğlu izleyiciyi bir cadının gözlerinden karanlık, ezoterik bir aleme sembollerle dolu bir yolculuğa çıkarıyor.
1 Lat. “Aşağıda olan her şey yukarıda olana benzer. Bu sayede tek bir şeyin eserinin mucizeleri elde edilir ve mükemmelleştirilir.” Hermes’in Zümrüt Tabletleri’nin çeviri metinlerinden.
2 Geç Klasik dönemde cadılar saga (falcı), sortilega (kâhin), venefica (büyücü), strix (insan eti ve kanıyla beslenen mitolojik bir tür kuş) ve Lamia (Yunan mitolojisinde çocukları öldüren dişi demon) gibi farklı isimlerle anılmışlardır.
3 Fantazmagori kelimesi Göz yanılmasıyla oluşan yanıltıcı görüntüler ve hayali görüntü alanı olarak tanımlanabilir. Walter Benjamin’in Pasajlar eserinde bahsettiği fantazmagori kavramı kapitalizmin yarattığı aldatıcı görüntü alanlarını tanımlamak için kullanılmıştır.
4 Antik Roma’da divinatio (geleceği görme, görü, kehanet) deus ve divus (tanrı ve tanrısal) kelimeleriyle bağlantılı divinus’tan türemiştir. Tanrının doğasından olan, Tanrısal olan gibi anlamlarda kullanılır. Divinus ise doğrudan kâhin anlamında kullanılmıştır.
5 Kuşlar yoluyla kehanete Roma’da auspicium denir.
6 Oracle doğrudan çeviride kehanet ya da kâhin anlamlarında kullanılır. Latince konuşmak anlamına gelen õrãre fiilinden gelir. Geniş anlamında oracle, kehanetin yapıldığı yere verilen isimdir. Oracle’ın daha çok tanrıların insanlara doğrudan konuştuğu portallar olduğu düşünülmüştür.
7 15. yüzyılın ortasında Avrupa’da ortaya çıktığı düşünülen kehanet kartı destesi tarot; 22 adet Major Arcana ve 56 Minor Arcana kartlarından oluşur. Minor Arcana iskambil destelerinin de atası olarak kabul edilir.
8 Güneydoğu Asya ve Afrika’da olan inançlara göre.
Kaynakça
Akın, H. (2015). Ortaçağ Avrupası’nda Cadılar ve Cadı Avı. Phoenix Yayınevi: Ankara.
Bonnefoy, Y. (2000). Antik Dünya ve Geleneksel Toplumlarda Dinler ve Mitolojiler Sözlüğü, I. Cilt A-K, Levent Yılmaz (tr.). Dost Kitabevi: Ankara.
Eco, U. (Ed.). (2022). Antik Roma, Leyla Tonguç Basmacı (tr.). Alfa: İstanbul.
Federici, S. (2017). Caliban ve Cadı, Öznur Karakaş (tr.). Otonom Yayıncılık: İstanbul.
Gaskill, M. (2016). Cadılık, Sinem Gül (tr.). Dost Kitabevi: Ankara.
Gardin, N.; Olorenshaw, R. (2019). Larousse Semboller Sözlüğü, Beyza Akşit (tr.). Bilge Yayıncılık: İstanbul.
Grimal, P. (1997). Mitoloji Sözlüğü- Yunan ve Roma, Sevgi Tamgüç (tr.). Sosyal Yayınlar: İstanbul.
Lévy-Bruhl, L. (2006). İlkel İnsanda Ruh Anlayışı, Oğuz Adanır (tr.). Doğu Batı: Ankara.
Werner, H. (2005). Ezoterik Sözlük, B. Atatanır, M. Batmankaya, D. Demirbaş, U. Önver (tr.). Omega Yayınları: İstanbul.