Dream Logic
Özgül Kılınçarslan
Dream Logic -rüya mantığı- ilk bakışta birbiriyle çelişen ya da tamamen zıt iki kavramın biraradalığı gibi görünüyor. Oysa canlandırma yetisi, sezgiler ve kavrayışımız açısından bir düşünme aralığı açmak için anahtar bir tanımlama. Rasyonel zekayı, sezgi ve duyguyla yan yana getirebildiğimizde gerçek bilginin sağlam zemini için bir alan yaratabiliriz. İşte bu nedenle “rüya mantığı” ifadesi bir oxymoron değildir. Hayal etmek için mantıksal bir mantığın varlığını kabul edersek, rüya mantığı, sıradan uyanık düşünceden farklı olan ama ondan ne aşağı olan ne de ona boyun eğen bir mantıktır. Rüya mantığı, en ilkel hayvani arzularımızı ve en yüce ruhani arzularımızı, en karanlık korkularımızı ve en parlak sevinçlerimizi kucaklar. Normalde uyanık bilinç tarafından tanınandan çok daha geniş bir deneyim ve gerçeklik yelpazesi sunar. Fakat rüyada gelişen hayallerin özerk ötekiliği, bu durumu birçok insan için rahatsız edici bir fenomen yapar. Rüyalarımız, istenmeyen tuhaf anılara ve rahatsız edici duygulara dair farkındalık oluştururlar ve böylece uyanık egonun egemenliğini tehdit ederler.
Merve Şendil’in çalışmalarında, uyanık bilinç tarafından tanıdığımız imgelerin hayal gücü ve rüyaların etkisinde kazandıkları özerk ötekiliği görürüz. Rüya görmenin en iyi ve en zorlayıcı bakış açılarını, hayallerin başka bir gezegenden gelen ötekiliğini hatırlamak için pembe bir kutup ayısına bakmak; uyanık egonun egemenliğinin dışına çıkarak, biz olanı ve biz olmayanı yeniden gözden geçirmeyi, soru sormayı tetikler. Pinkypole’da karşımıza çıkan pembe kutup ayısı, kutupların soğuk beyazlığını tersine çeviren yemyeşil bir manzaraya yerleşir. Şendil’in çalışmalarında anlamsal yer değiştirme birçok şekilde karşımıza çıkar. Tanıdık bir imgenin olağan olmayan ya da ancak rüya evreninde olağan olarak karşılayabileceğimiz bir şekilde karşımıza çıkmasının yanı sıra, sanatçının kullandığı renk paleti, boya dokusu ve pikselleşmiş imgeler, gerçekliğin farklı alanlarına doğru ileri ve geri hareket eden böylece genişletilmiş bir rüya etkisini deneyimletir. “Hep bir şeylerin dışında” ilk bakışta geleneksel manzara resmi kurgusuna referans veriyor gibi gözükse de yatay düzlemde görmeye alışık olduğumuz klasik gün batımı imgesine karşıttır. Dikey kompozisyon, görsel algı açısından daha zorlayıcıdır. Bu nedenle kendine has bir gerilim yaratır. Zihnimizde yer alan gün batımı ve bulut imgelerini, tıpkı rüyanın önceki günlerden sadece hatıraları ve sahneleri tekrarlamaktan çok öteye gitmesi gibi kişisel ve kolektif bilincin dolambaçlı derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkarır. “Çünkü tırtılları ben onun için öldürdüm” sembolik olarak hem gül imgesine hem de küçük prens anlatısına dair referansları olan bir çalışmadır. Fakat bu çalışmada yer alan gül imgesinin, sanatçının kendi boyunda betimlenmiş olması, resme figuratif hatta otoportreye dair referansları eklememizi sağlar. Gül imgesi sembolik olarak zarafeti, soyluluğu, nadir bulunanı ve kırılgan olanı temsil eder. “Çünkü tırtılları ben onun için öldürdüm” çalışmasında karşımıza çıkan gül, dimdik ayakta duran, kendi boşluğu içinde var olan kırılganlığı da dayanıklılığı da aynı anda içinde barındıran bir figüre dönüşür.
Merve Şendil, “Bir anlığına dünyanın tepesinde” ya da “Oysa içindeyken gülüyordu” gibi içinde figüre dayalı anlatımların olduğu çalışmalarının hazırlığında profesyonel modellerden yararlanır ve stüdyo çekimleri yapar. Bu bakımdan bu çalışmaların hazırlık süreci de bir yapıta dönüşür. Hem düş kuran kişiyi hem de düş kuran kişinin dünyasını aynı anda inşa eden bu çalışmaların hazırlık araştırmalarında, yapıtların adlandırması da bu sürece dahil olur. İmgesel ve anlamsal düzeyde birden fazla yargı alanını kapsayan bu çalışmaların adlandırması tıpkı önceki sergilerinde de karşımıza çıktığı gibi Şendil’in kurduğu evrenin ayrılmaz bir parçasıdır. “Bir anlığına dünyanın tepesinde”, izleyiciyi garip, biraz ürkütücü ama biraz da tanıdığımız bildiğimiz kraliçe imgelerine benzer eklemeleriyle içine çeken, yaklaştıran bir imgedir. Kraliçenin tam karşıdan bize bakması, ikili bir yanılsama yaratır. Bize bakan bir kraliçenin gözlerine bakmakla, ayna karşısında yansıyan görüntümüze bakmak arasında bir yerde uyku, uyanıklık ve hayal dünyası arasındaki bir sınırda kalırız. Şendil’in diğer çalışmalarını bilenler için başındaki taç ve yine bu resim için seçilmiş çerçeve yeni bir kraliçe önermesidir. Geleneksel resimlerdeki oymalı, işlemeli çerçevelere benzeyen fakat modern bir biçime sahip görkemli çerçeve, rüyaların oyuncu karakterini ve kimi zaman da mutlu ve eğlenceli boyutlarını izleyicinin imgelemine dahil eder ve önceki kabullerimize yeniden bakmamızı sağlar. Tıpkı “Oysa içindeyken gülüyordu”nun zihnimizdeki hayalet fikrine dair yaptığı önerme gibi…
Malzeme ve tekniği nedeniyle resimlerin dünyasından ayrılıyormuş gibi görünen fakat biraz daha yakından baktığımızda imgesel ve anlamsal düzeyde o dünyanın bir tamamlayıcısı olduğunu fark ettiğimiz yerleştirme, 2005 tarihli “Sarı topun maceraları” adlı çalışmanın yeniden yorumudur. Rüyanın duyumlar, hatıralar, kavrayış ve muhakeme arasında gidip gelen alanına bir yandan rasyonel aklın biçimlendirdiği geometriyle katılırken diğer yandan resimlerde yer alan kare piksellere de referans vererek, sarı topun evreninde bir yolculuğa çıkarır. Böylece Dream Logic, aklın, diğer bilme biçimlerine erişmek için rasyonel analizin ötesine uzanması gerektiğine dair bir önermede bulunur.